Hit enter to search or ESC to close

Soru Sorma Sanatı

Gazetecilik gerçeği aramak ve ortaya çıkarmak, karanlıkta kalan sorunlara ışık tutarak kamuoyunun gündemine taşımaktır. Bu sorumluluk bilinciyle hareket eden gazetecinin en temel silahı soru sormaktır.

Sedef Kabaş kitabında, öncelikle “söyleşi” ile “röportaj” arasındaki farkı netleştiriyor. Birbirine karıştırılan gazeteciliğin bu iki pratiğini tarihsel gelişim, yöntem ve biçim açılarından ortaya koyup, tanımlıyor.

“Türk basınında son yıllarda söyleşiye sıklıkla röportaj dendiği gözlemleniyor. Söyleşi en genel ifadesiyle belirli bir haber konusu hakkında, belirli bir haber kaynağı kişi veya kişilerle, belirli bir sürede, kamuoyunu bilgilendirmek için yapılan soru-cevap şeklindeki görüşmedir. Röportaj ise güçlü gözlem gerektiren, birtakım gerçekleri ortaya çıkarmayı amaçlayan ve okuyucunun beş duyusuna hitap edecek üslupta, neredeyse edebiyata yakın bir gazeteciliktir”diyor Kabaş.

Basın, radyo ve televizyon söyleşileri arasındaki farkları ortaya koyduktan sonra etkili bir basın söyleşisi için gazetecinin dikkate alması gereken unsurların neler olduğunu “söyleşi öncesi”, “söyleşi süreci” ve “söyleşi sonrası” aşamaları halinde ele alıyor. Özellikle 1980 sonrası Türk basınında yaşanan sosyo-ekonomik değişimler sonrası dönüşen gazeteciliğin söyleşiler üzerine yansımalarını inceliyor.

Sedef Kabaş son olarak Türk basınında söyleşi yapan gazetecilerle yüzyüze yaptığı derinlikli mülakatlar ışığında kimin, kime, neyi, ne zaman, nerede, nasıl ve neden sorduğu üzerine mevcut eğilimlerin, yaygın tutumların, düşük ya da yüksek düzeyde kaygı yaratan sorunların tespitine çalışıyor.

Hangi olayın haber değeri taşıdığına, hangi soruların kime sorularak gündeme getirileceğine karar verdiği için “eşik bekçisi” konumunda bulunan gazetecilerin yaptıkları işi nasıl tanımladıklarını, kamu adına soru sormanın sorumluluğunu ne ölçüde yerine getirdiklerini ve söyleşilerde Türkiye gerçeklerini ne kadar yansıttıklarını analiz ediyor.